MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Sezai KARAKOÇ
BİR FOTOĞRAFA...
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan
'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır..."
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
Nazım Hikmet
SEVGİLERDE...
Sevgileri yarınlara bıraktınız,
Çekingen tutuk saygılı
Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı;
Bitmeyen işler yüzünden
( Siz böyle olsun istemezdiniz )
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği,
aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı
Gecelerde ve yalnız
Verneye az buldunuz yahut
Vakit olmadı.
Behçet NECATİGİL
BİR BEYAZ SAYFADA SANA BAKMAK
Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin
Uçurtma mesela
Altına konabilir biri ötekilerden
Kısa olduğu için sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa bir ömrün üzerine
Bir beyaz kağıda her şey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden
Bir gülden, bir ilk, bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir güle bu kadar benzemenin
Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan
Ama anlayamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden ,açan solan, bere budak yok
Bir şiir istersin
İçinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok
Uzun bir yoldan geldim
Tedariksiz,katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Her şeyi anlattım
Olan olmayan, acıtan sancıtan
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Sever adım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine
Sana bakmak, suya bakmaktır
Sana bakmak, bir mucizeyi anlatmaktır
Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor;çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar,
Bahçıvanlar değil,tüccarlardır.
Sen öyle göz,sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken
Sana şiir yazmak ahmaklıktır.
Bir tek söz kalır dişlerimin arasında
Ben sana gülüm derim ,gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim ,gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz
Sana bakmak,bir beyaz kağıda bakmaktır
Her şey olmaya hazır
Sana bakmak,suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak,bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi
Anlatmaktır
Sana bakmak,Allah'a inanmaktır.
Yılmaz Erdoğan
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir aksam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yasamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yasamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziranda mavi benekli
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin...
Attila İlhan
GİT
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.
Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!
Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.
Her darbene tehammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.
Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!
Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.
Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!
Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!
Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm,
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.
Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
CEMAL SAFİ
FİRARİ
Sana çirkin dediler,düşmanı oldum güzelin;
Sana kafir dediler, diş biledim hakka bile
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile
Sana çirkin demedim ben sana kafir demedim
Bence, dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın beş sene kalbimde ,misafir demedim
Bu firar aklına nerden ne zaman esti senin
Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca peşinde gidecek
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Aşkım seni canavar gibi takip edecek
SENİ SEVİYORDUM
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına
düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan
başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler...
Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum.
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara,
vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu
çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
her şeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı
oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor,
köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi,
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.
Ben seni seviyordum, bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun ara sıra, sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten
sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların
bana inat, başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.
Ve sen yine bilmiyordun.
İclal Aydın
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN
Her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakini gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kar sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi;
Sevdiğin kadar sevileceksin
Ay ışındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü his ettiğin kadar güçlü
Kendini güzel hissettiğin kadar güzel
İşte budur hayat, işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
Bunu da öğren;
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN
Can YÜCEL
Üçüncü Şahsın Şiiri
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kus gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardım
Kirpiklerini eğerdin bakardın
Üşürdüm içim ürperirdi
Felaketim olurdu ağlardım
Aksamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu ağlardım
Attila İlhan
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim birşeyler var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
DESEM Kİ ...
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır ,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor ,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini ,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim ,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını ,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm ,
Sende tattım yemişlerin cümlesini .
Desem ki sen benim için ,
Hava kadar lazım ,
Su kadar mübarek ,
Nimettensin ,nimettensin !
Desem ki ...
İnan bana sevgilim inan ,
Evimde şenliksin , bahçemde bahar ,
Ve soframda en eski şarap .
Ben sende yaşıyorum ,
Sen bende hüküm sürmektesin .
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini ,
Rüzgarlarla , nehirlerle, kuşlarla beraber .
Günlerden sonra bir gün ,
Şayet sesimi fark edemezsen ,
Rüzgarların , nehirlerin , kuşların sesinden ,
Bil ki ölmüşüm .
Fakat yine üzülme , müsterih ol ,
Kabirde böceklere ezberlettim güzelliğini ,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede ,
Hatırla ki mahşer günüdür ,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum ...
Cahit Sıtkı TARANCI
Saçlarını Zindan Zindan Sal Bugün
Bu sevda aklımı baştan alalı
Bir hırçın denizim deli dalgalı
Bir Yunus ol göğsü pul pul kınalı
Gözlerime birer birer dal bugün
İç çekelim kör düğümlü yollara
Ya benim ol ya benimle öl bugün
Hıçkıralım boşa geçen yıllara
Yanağımı kirpiğinle sil bugün
Teller bir bir koptu, paramparça saz
Dört duvar içinde esiyor poyraz
Müebbed gönlüme ne söylesen az
Saçlarını zindan zindan sal bugün
İç çekelim kör düğümlü yollara
Ya benim ol ya benimle öl bugün
Hıçkıralım boşa geçen yıllara
Gözlerimi yanağınla sil bugün
Ya başlayıp yeni baştan sevdaya
Yanakların pençe pençe gül bugün
Kıralım kalemi nankör dünyaya
Ya başlangıç ya son olsun gel bugün
Orhan Seyfi Şirin
SANA SESLENMEK İÇİN
Gece sessizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar.
Bir papatyanın acısını dinliyorum.
Gökyüzü gitgide genişliyor.
Islak yaprakların derin yeşilliği
Islak dağların uyandırdığı keder.
Kendime bir demet çiçek topluyorum
Öğretmenimin iliklediği göğsüm
Ne kadar genç
Ağzımda taptaze bir tütün kokusu
Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda
Bir ağız mızıkası.
Öğrendiğim ilk şarkılar
Yollar yollar yollar boyunca
Söylediğim ilk şarkılar
Sevgilim olan bütün kızlar
Siyah önlükleri ve
Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler
İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım...
Ey akşam, ey bir aşkın
Başlaması ve bitmesi
Ey turuncu akşam, bütün akşamların akşamı
Ey mor akşam, dudaklarım gibi moraran.
Gece evleri sardığında
Ve bahçeleri
Işıklar içinde kaçıp giden
Bir tavşan gibi yalnızım.
Yolun iki yanında kalan
Karanlık dağların ötesinde
Neler olup biter
Ve girdiğimiz uykulu kasabada
Lokantadaki uykulu çocuk
Olgun ışıklı lokantada
Olgun patatesler.
Bir adamın
Doğması ve ölmesi
Ve bazı işlemeler yapması hayatında
Bazı bağlardan
Üzüm toplaması
Bazı sinemalar
Ataol Behramoğlu
SESSİZLİK ÇOK ACI
Sensizlik öğle acı veriyor ki bana
Dalıp dalıp gidiyorum bak uzaklara
Kalbim derinden sızlıyor ağrıyor işte
Küsüyorum işte ben bu yalnızlığıma
Perişan olsam da yaşadığım bu hayatta
Mutlu olacağım belki öbür dünyada
Senden önce yaşamadım ki ben sevdayı
Sen öğrettin bana sevmeyi ve de aşkı
Bense kıymetini bilemedim belki de
Bilmelisin sen varsın sadece hayatımda
Sensizlikten ötesi nedir ki zaten bana
Ben bir kere sevdim bunu anlasana
Başkasına nasıl veririm kalbimi bir daha.
Onun sadece sende olduğunu anlasana
Beni sevecek bir başkası olamaz hayatımda
Sensizlik çok acı veriyor inan ki bana.
Bir kez daha benim yanımda olsana.
Gönderen: Meryem BURMA
Hazin sevda
Beynimde düsünceler sira sira
Kendi sorunlarim bir yana
Kimse bilmez
Dipsiz bucaksiz engeller olsada
Gönlüm söz dinlemez
Dinlemezde gider hazin bir sevdaya
Bir gem vurup hislerime
Kendim uzaklassam diyorum
Bu hazin sevdanin ötesine
Gözlerim baslar özlemeye
Bir canim bir bedenim ile
Caresiz kus gibi cirpiniyorum
Bu hazin sevda önünde
Varsin onuda kurban edeyim
Yarin temiz kalbine
Gönderen: esen rüzgar
SEN VURDUNDA BEN ÖLMEDİM Mİ?
Aşkı yasak etmedımmı kalbım ben sana
sevmek yasak hatta suc demedımmı?
aynı sahıbın gıbı sende cınıyorsun yasakları
yıne kalbım acıyor yıne acı cekıyorum
doğan her gune lanet edıyorum
seni goremedıgım hergun ise tekrar tekrar öluyorum
Ahh be sevdıgım neden acıtıyorsun kalbımı
neden yakıyorsun canımı?
neyaptımkı ben sana?
suucum sevmekmıydı senii
evet sevdım sevıyorumda delıce
sucum sevmek ıse razıyım cezama
cezam sensızlık ıse ona katlanamam ıste
cek sılahı vur beynımden
kalbımden vurusun kadar acıtmaz canımı hıccoktan
gozlerınsız yasayabılırımıyım ben sanıyorsun
o gozlerın sahıbı ben olmadıktan sonra
cek sılahı vur benı
tıtrersem namerttım....
Sen vurdundaa ben ölmedimmi
Gönderen: elif başer
ÖLÜMÜN GÖLGESİ
SEN HİÇ ÖLÜMÜN GÖLGESİNDE
ÖZGÜRLÜGÜ ÖZGÜRLÜGÜ YAŞADINMI
GARİBİN ELİNDEN TUTUP KADERE
KADERE RES ÇEKTİNMİ
BEN GECE SİLAHLI
GÜNDÜZ KÜLAHLI GEZERİM
YANLIŞA AF YOK GÜZELİM
BELKİ BİRGÜN BANA KURŞUN
SIKAN DÜŞMANLARIMI AF
EDERİM AMA
İHANET EDEN DOSLARIMI ASLA...
ŞEHRE GELİNCE BİLKİ
BENİM VARLIGIM ÇOKTAN
HER KESTARAFIN DAN
UNUTULMUŞ OLACAGIM
ZORAKİ GÜLEN GARİBİM
ULAŞIM.
Gönderen: ULAŞ...
ELVEDA DERKEN
Ey ömrüm,
Bu sefer bende,
Bu sefer veda sırası bende,
Vedalar zor gelir insana,
Ama sana veda en kolayı,
Cevap vermeyeceksin,
Gitme, kal demeyeceksin,
Tutup kolumdan içeri çekmeyeceksin...
Başımı omzuna yaslayıp,
Bir daha öğütlerini dinlemeyeceğim,
En sevdiğim rengi,
En sevdiğim gözleri duymayacaksın,
En önemlisi de kimi sevdiğimi,
Onu hiçbir zaman anlamayacaksın...
Vedalar zordur,
Gözler dolu dolu olu verir,
Ah bir de sulu gözlüysen,
Sel olur akar gider çoktan,
Meçhulün karanlığında kayıp olup giderek...
Yok, bu sefer gidiyorum,
Ardıma bile bakmadan,
Hiç bir vedaya karşılık vermeden,
Sözlere kulağımı tıkayarak,
Dağ gibi çekip gidiyorum,
Gitme, kal demeyeceksin,
Bir daha beni asla sevmeyeceksin...
Ey ömrüm,
Artık veda zamanı,
Yolcu, yolunda gerek,
Son sözlerimde,Sadece elveda gececek....
Gönderen: PRENSES
SABAHIN 7 Sİ...
Bu Pazar sabahı
Sen uyurken yanı başımda,
İzledim sabah seni doyasıya
Güneşi seninle karşıladım…
Doyamadım seni izlemeye
Senelerce doymadığım gibi…
Farklı bir duyguyla
Birazda bilemediğim,
Tarifsiz acıyla kalktım
Sana en güzel kahvaltıyı hazırladım
Uyanmanı sabırsızlıkla bekliyorken…
Sonra saate baktım zaman hiç geçmemişti
Saat hala sabahın yedisiydi
Kıyamadım seni kaldırmaya
Uzandım sessizce yanına.
Sonra en sevdiğin kokumla,
Ufak buse koydum yanağına
Ellerini ellerime aldım
Kapattım gözlerimi yattım yanına…
Tekrar açtığımda gözlerimi,
Ayakta mutfakta buldum kendimi
Çay çoktan demlenmiş taşmıştı.
Üzerimde beyaz bir elbise vardı
Tıpkı gelinliğim gibi…
Yatak odasından sesini duydum
Duyar duymaz koştum.
Yanına geldiğimde ağlıyordun
Sana sarıldım ama hissetmiyordun
Seni doya doya öptüm gülmüyordun
Benimle konuşmadın
Bakmadın gözlerime tutmadın ellerimi…
Başımı yatağa çevirdiğimde
Anladım her şeyin bittiğini
Neden elimi tutmadığını…
Meğer bu seninle son sabah,
Sana son bakışımmış
İyi ki her zaman ki gibi izledim seni
İyi ki son olduğunu bilmeden uzandım yanına
İyi ki sonum senin yanında oldu,
Korkma sevgilim ben buradayım
Sen göremesende
Sana verdiğim son buseyle,
Her zaman yanında olacağım
Seni ömrünce bekleyeceğim…
Gönderen: şeyda648
VE BİR YANLIZLIK KAPLAR ETRAFI
Simsiyah bir perde çekilmiş geceye
Örtmüş üstüne, yalnızlığı bedenine
Sessizlik hakim etrafa
Kurtlar uyurdu,kuşlar uyurdu
Bir o uyuyamazdı.
Sefil halde tek başına bedeniyle
Geceye inat türküsünü söyler
Hazan mevsimi gelir misafir olarak
Toprak kurur,
Ağaçlar rüzgara kaptırır elbisesini.
Ve bir yalnızlık kaplar etrafı
Kaplarki bir tutsak misali
Pırangalar vurmuşlar bedenine
Alabora olur hayat
Nifak sokmuşlar güneş ile geceye
Küskünler birbirlerine
Angaryalar yüklenir üstüne hayatın
Gece sessiz,güneş geceye küskün
Ve bir yalnızlık kaplar etrafı
Gönderen: rıdvan aslanhan
SEVDA SÖYLENMEDEN GÜZELDİR...
Sevda söylenmedikçe güzeldir
Söylenmedikçe kıymetlidir seven için
Gönlünü açamamanın acısı
Sarsada her yanını
Gözyaşlarını silen olmasada hiç bir zaman
Hiçbir zaman bilmesende karşındakinin hislerini
Onunla hayallerde bir olsanda
Tam 'seni seviyorum' diyecekken
İçini garip bi korku,heycan sarıp vazgeçsende
Onu başkasının yanında görüp
Geceler boyu uyumasanda
Onun için şiirlerde yazsan
Şarkılarda söylesen
Yürüdüğün yollarda
Onun hayalide olsa heryerde
Yıldızlara her baktığında o çıksada karşına
Onu her gördüğünde
Yüreğin cız da etse
Bülbülün güle aşkı gibi sevsende onu
Sevda sölenmedikçe güzeldir
Seven için
Gönderen: ismail